YALNIZ BİR ADAMIN HİKAYESİ

    

    İstanbul’un yağmurlu bir gününde, Efe kalabalık İstanbul caddelerinde, sokaklarında ıslanmış sigarasıyla birlikte sessiz adımlarla yürürken zihnindeki karmaşık düşünceler içinde anılar gözlerinin önünde canlanıyor buğulu bir pencerenin üzerinde su damlacıklarının yavaşça süzülüyor Efe’nin düşüncelerinde, aynı zamanda her yağmur damlası Arnavut kaldırımların soğuk taşlarına çarparken kalbinde hissettiği karmaşık duygular Efe’nin düşüncelerine yansıyor bir bilinmezin içinde…! Güneşli günleri ve baharı geride bırakıyor tıpkı geride bıraktığı yaşanmış aşkların mutlulukları, sevinçleri, üzüntüleri ve hayal kırıklıkları ile birlikte zihinlerin ve kalplerin içinde kaybolmuş anılara dönüşüyor bu düşünceler, Efe soğuk ve yağmurlu bir İstanbul akşamında sessiz adımlarla sokaklarda yürüyor yalnız başına, etrafındaki insanlar sağ sola kaçışıyorlar bir telaş içinde kimleri sevgilisinin elini tutmuş kadınlar telaşla Metro’ya kaçışıyorlar kimileri ise ellerindeki poşetlerle birlikte otobüs duraklarına sığınarak yağmurdan kaçarken, Efe yalnız başına Arnavut kaldırımların taşlarının üzerinde sessiz adımlarla yürümeye devam ediyor soğuğu ve yağmuru umursamadan, gece karanlığında ıslanmış paltosu sokak lambalarının ışığında belli olurken aynı zamanda kirpiklerinde yağmur damlacıkları süzülürken Efe elinde tuttuğu ateşi sönmüş ve ıslanmış sigarasını iki dudağının arasına getirdiğinde fark ediyor sigaranın söndüğünü, bir anlığına Efe bu kaçıncı sönmüş sigara olduğunu düşündüğü sırada, elinde tuttuğu ıslanmış sigarayı yere atıyor ve soğuktan üşümüş elini paltosunun sol cebinde taşıdığı umuda sarılıyor bir bilinmezin içinde..!
 Âşık bir kadının öfkesi gibiydi şiddetli esen rüzgâr, yağmurlu gecelerde rüzgâr tüm öfkesiyle eser bazen tüm şiddetlini kalbinde hissedersin, bazen de şefkatli deniz dalgalarının kumsalları okşaması gibi huzur verir rüzgâr..! Ancak bu gece esen rüzgâr İstanbul’un bütün kıyılarını, sahillerini, sokaklarını ve kaldırımlarını dolaşırken ağaçlardan düşen solmuş yapraklar gece karanlığının içinde sağ sola savrularak gözden kaybolmadan önceki günlerde, aylarda,,,,,,     
   Efe…! Ağustos aynın sıcak günlerinde koyu sert kahvesini yudumlarken Facebook sayfalarını gezindiği sırada gözüne bir fotoğraf çarpar. Kızıl saçlı, beyaz tenli, al dudaklı ve okyanusun göz alıcı bütün güzelliği, bir inci tanesi gibi gözlerine yansıyordu sanki fotoğraftaki kadın, Efe bir anlığına peri masallarındaki bir denizkızı görmüş gibi düşüncelere dalıyordu. Efe hiç gecikmeden fotoğraftaki kadına bir mesaj yazdı. Merhaba ben Efe nasılsın? Ve seninle tanışabilir miyim? Kısa bir süre içinde fotoğraftaki kadından bir yanıt gelmişti. Efe heyecanla gelen mesaja baktığında kalbinde yaşadığı heyecan şaşkın bir yüz ifadesine dönüşüyordu.Gelen mesajda şöyle yazıyordu. Ben Caroline ve siz sapık mısınız? Efe bir süre şaşkın gözlerle bu mesaja baktıktan sonra şöyle yanıt verdi. Hayır, ben bir sapık değilim. Ben sadece sizinle tanışmak istedim. Çünkü siz çok güzel bir kadınsınız. Caroline ise, Efe’ye teşekkür ederek şöyle dedi. Yaşadığım bir rahatsızlık yüzünden hastane odasındaki yatağımda uzandığım sırada facebook sayfalarında oyalanırken senin mesajını gördüm. Seni tanımıyorum ve herhangi birinden bir mesaj beklemiyordum dedi. Efe ise geçmiş olsun dileklerinden sonra karşılıklı soru cevap şeklinde geçen konuşmalar keyifli bir sohbete dönüşmüştü, Aynı zamanda inanılmaz bir diş ağrısı çeken Efe, Facebook sayfalarında Caroline’ın fotoğrafını görmediği saatlerde ertesi güne diş doktorundan bir randevu almıştı. Ancak Caroline ile geçen sohbet o kadar keyifli geçiyordu ki, diş ağrısını unuttu bir süreliğine, sanki ruhsal bir ağrı kesici gibi gelmişti bu sohbet Efe’ye…! Küçük bir zaman diliminde Caroline ve Efe’nin sohbeti daha keyifli hale geliyordu. Çünkü birbirlerini tanımaya başlıyorlardı yavaş yavaş, tıpkı kum saatinden akan kumlar gibi…! Sonunda Efe tüm cesareti toplayarak şöyle dedi Caroline’na….,, Bana telefon numaranı verir misin? Aynı zamanda Efe’nin kalbindeki dileği parmaklarının ucundan gün yüzüne çıkıyordu ancak bir süreliğine endişeli düşüncelere kapılmıştı Efe, birkaç saat öncesine kadar Caroline’nin bana sapık diye hitap ettiğini düşünüyordu. Evet, bu can sıkıcı bir durum olmasının dışında Caroline’ın söylediği sözler henüz hafızalarda unutulmamıştı. Elbette, Efe için böyle kötü bir sözle anılmak korkunç bir durumdu. Ancak artık çok geçti Efe mesajı çoktan göndermişti. Kısa bir süre içinde yanıt gecikmeden gelmiş Efe endişeli gözlerle mesajı okudu. Caroline’ın gönderdiği mesajda şöyle yazıyordu. Hayır…….! Ancak Efe kararlı bir şekilde tekrar sordu..! Yanıt, Hayır…! Efe son kez sorduğunda ise Caroline şöyle dedi. Ben sana telefon numaramı vermeyeceğim..! Caroline oldukça kararlı ve inatçı bir kadındı. Elbette, Israr etmenin anlamsız olduğunu anlıyordu Efe…,,ve öyle de yaptı. Her şeyi kum saatinin akış hızına bırakıyordu. Olması gerektiği gibi..! Böylece Ağustos ayının sıcak günlerinde Caroline ve Efe’nin hikâyesi başlıyordu. Günler günleri kovalıyor birbirleri ile olan iletişimi daha güçlü hale gelmişti. Caroline ve Efe’nin heyecan dolu atan kalplerinde, sanki iki kayıp ruh bilinmeyen bir yerlerde birbirlerine kavuşmuşlardı. Sonunda üçüncü günün sabahında Efe, günaydın Caroline nasılsın? Dedikten sonra daha kararlı ve nazikçe bana lütfen telefon numaranı verir misin? Dedi. Caroline ise şöyle yanıtladı gelen mesajı yumuşamış kalbiyle gerçekten çok mu istiyorsun benim telefon numaramı, Efe evet dedi. Çok gecikmeden Caroline’den bir mesaj daha gelmişti. Efe heyecanla atan kalbinin ritmini işitiyordu kulaklarında sanki. Efe gelen mesajı gördüğünde, mesajda sadece uzun rakamlardan oluşan bir telefon numarası vardı. Mutlulukla Efe teşekkür ederim Caroline dedi. Caroline ise Efe’nin göremediği gülümsemesiyle rica ederim Efe…! Günler günleri aylar ayları kovalıyorken Caroline ve Efe’nin karşılıklı soru cevap şeklinde başlayan sohbetleri tutkulu bir aşka dönüşüyordu. Bedenleri farklı ülkelerde olan Caroline ve Efe tutkuyla atan kalpleri ve düşünceleri tek bir kalpte buluşan ruhlar gibiydi. Klavye tuşlarının içinde yaşıyorlardı bu iki ruh..! Sabahın ilk ışıklarına kadar tutkuyla sohbet ederken Caroline ve Efe’nin ruhları bambaşka bir yerlerde huzur verici ay ışığının denize yansıyan dalgaların üzerinde tek bir vücut olmuş bir bedende dans ediyorlardı sanki….! Her sabahın akşamında tutkuyla sohbet ediyorlardı parmakların ucundan çıkan satırlarda, her bir kelimede ve her bir cümlede tutkuyu ve aşkı hissediyorlardı kalplerinde, bazen birbirlerine fotoğraflar, videolar ve ses kayıtları gönderiyorlardı bazen de görüntülü konuşuyorlardı. Ancak bu konuşmalar farklı lisanlarda birkaç kelimeden ve cümleden oluşuyordu. Caroline ve Efe’nin ortak lisanı gözleriydi. Tutkuyla dakikalarca birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı masmavi bir deniz ile yemyeşil bir ormanın buluşmasıydı bu sanki….! Özlemle geçen günlerden bir gün Caroline Efe’ye şöyle dedi. Aşkım ben seni çok özlüyorum gerçekten ve seni görmeyi çok arzuluyorum. Biz ne zaman birlikte olacağız. Efe ise şöyle yanıtladı kalplerinden geçen ortak bir dileği, Bir tanem, bende seni çok özlüyorum aynı zamanda seni çok arzuluyorum en yakın zamanda senin yanında olacağım ama öncelikle iş yerinden izin almam gerekiyor dedi. Caroline ise karmaşık duygular içindeyken kalbinde yaşadığı heyecan ve endişeyle şöyle dedi. Canım seni tüm kalbimle bekliyor olacağım. Bu özlem dolu sohbetin ardından bir hafta geçmişti. Efe akşam vakti heyecanla bilgisayarının başına geçerek Caroline’na şöyle yazdı Merhaba canım sana iyi bir haberim var. Uçak bileti aldım bir ay sonra senin yanında olacağım. Efe 15 dakikadır Caroline’den gelecek cevabı bekliyordu. Dakikalar bitmek bilmeyen bir ömür gibi geliyordu sanki Efe’ye…! Yatağına uzanmış Youtube’ da bir video izlemeye başlamıştı ancak zihni ve kalbinde yaşadığı heyecanla Caroline’dan gelecek olan cevabı düşünüyordu. Aynı zamanda videoyu izlerken karmaşık düşünceler içinde göz kapakları ağır ağır kapanmaya başladığı sıralarda bir mesaj sesi işittiğini sanarak yataktan aniden fırlayarak videoyu kapattı ve hemen mesaj kutusuna baktı Efe…! Gerçekten de bir mesaj gelmişti. Gelen mesaja baktığında bu kişi Caroline’ndi. Efe kendi kendine kısık bir sesle şöyle dedi. Neredesin aşkım…..! Efe heyecanla gelen mesajı okuduğunda yüzünde mutlu bir tebessüm oluşmuştu. Gelen mesajda şöyle yazıyordu. Buradayım aşkım…! Mesajın devamında ise çok mutlu oldum sonunda biz birlikte olabileceğiz aşkım yazıyordu. Ardı arkası kesilmeyen mesajlarda, Caroline heyecanla uçuş tarihini ve saatini soruyordu Efe’ye…..,,,,, Efe ise uçuş bilgilerini söyledikten sonra şöyle dedi. Bir tanem sana bir sürprizim daha var. Caroline ise ne sürprizi? Efe ise ben sana gelmeden önce sana kalbimi ve ruhumu göndereceğim dedi. Nasıl....? Anlamadım dedi Caroline…! Efe ise şöyle dedi. Yüzyıllar önce posta güvercinlerinin taşıdığı mektuplar gibi sana bir mektup göndereceğim aynı zamanda bu mektubun içinde kalbim ve ruhum olacak. Böylece ben yanına gelmeden önce kalbim ve ruhumla kucaklaşacaksın. Hiç gecikmeden Caroline’dan hemen yanıt gelmişti. Aşkım seni çok seviyorum daha önce hiç kimse bana bir mektup göndermemişti. Ben çok duygulandım ve çok teşekkür ediyorum Dedi..! Efe ise şöyle yanıt verdi Caroline’na..! Rica ederim bende seni çok seviyorum aşkım….! Bu harika gecenin ardından Efe sabah uyandığında koyu sert kahvesini yudumlarken büyük bir paketin içine yazmış olduğu mektubu koyduktan sonra ayrıca paketin içine kendisine ait 2 adet fotoğrafı, 5 adet İstanbul kartpostalı ve güzel bir kırmızı gül koyduktan sonra paketinin ağzını kapatarak heyecanla postaneye koştu. Efe böylece mektubunu yani kalbini ve ruhunu Caroline’na göndermişti. Efe eve döndüğünde koyu sert kahvesi yapmış ve bir dal sigara yakarak bilgisayarının başına geçerek Caroline’na şöyle yazdı. Merhaba canım mektubumu sana gönderdim. Aynı zamanda posta takip numarasını söyledikten sonra kalbim ve ruhum 20 gün sonra seninle olacak. Daha sonra tüm bedenimle seninle olacağım dedi. Bu güzel haberi okuyan Caroline heyecanla şöyle dedi. Canım ben çok mutluyum seni çok seviyorum ve lütfen mektubun sayfalarında ne yazdığını bana söyle yoksa senin mektubun bana ulaşana kadar asla heyecandan uyuyamayacağım… Caroline’ın göremediği bir gülümsemesiyle şöyle dedi Efe..! Canım bende seni çok özledim. Ancak biraz sabretmelisin büyüyü bozmamak için, sadece 15 veya 20 gün bekleyeceğiz.. Caroline ise sabırsızlıkla şöyle dedi. Offf bebeğim.. Ben o kadar süre nasıl bekleyeceğim..! Bu harika günün ardından günler geçiyor kalplerde ise özlemler artıyordu. Ancak Efe’nin Caroline’na gönderdiği mektup hala ulaşmamıştı. Nerdeyse 20 günü geçmişti. Caroline kalbinde taşıdığı karmaşık duygular heyecan, üzüntü ve endişeyle Efe’ye şöyle dedi. Canım lütfen mektubun sayfalarında ne yazdığını bana söyle çünkü artık benim dayanacak gücüm kalmadı. Efe ise tamam bebeğim..! Aynı zamanda Efe asıl ben senin üzülmene dayanamam dedikten sonra iki sayfa yazdığı mektubu e-posta ile Caroline’na gönderdi. Ayrıca şöyle dedi Efe…! Sana büyük bir paket gönderdim. Bu büyük paketi açtığın zaman senin için yazmış olduğum mektubu, benim fotoğraflarımı, İstanbul kartpostallarını ve kırmızı güzel bir gül göreceğini söyledi. Caroline’na….! Bir süre sonra Caroline mektubu okuduktan sonra şöyle dedi. Aşkım ben çok mutluyum. Aynı zamanda Efe’nin bilgisayarının ekranında öpücükler, kalpler ve tatlı gülümsemeler yani bilgisayar ekranının her yerini kaplıyordu. Efe ise yüzüne yansıyan mutluluk ve bir gülümsemeyle şöyle dedi. Bir tanem, bundan sonra sana mektuplarımı e-posta ile göndereceğim çünkü bu daha hızlı ve güvenli olduğunu söyledikten sonra Efe bilgisayar ekranında tatlı bir gülümseme daha gördü. Daha sonra Efe bir anlığına düşüncelere dalarken şöyle geçiyordu zihnindeki düşünceler….,,, Caroline ile tanışalı aylar geçmişti. Geride bıraktığı günler yeni bir sabahın ilk ışıklarında anılara dönüşüyordu bu güzel günler. Aynı zamanda düşüncelerde ruh eşiyle birlikte kelimelerin ve cümlelerin içinde bilinmeyen bir yerde buluşuyorlardı…! Efe birkaç ayda tanıdığı Caroline’nı sanki bir ömür tanımış gibi hissediyordu kalbinde…! Zihninden geçen bu düşüncelerle kendine geldi Efe..! Kum saatinden akan kum tanecikleri gibi akıyordu zaman, sonunda Orta Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birine yolculuk vakti gelmişti. Uçuş tarihinden bir önceki gece Caroline ve Efe heyecanla yapmış oldukları kısa bir sohbetin ardından ayrı yataklarda uykuya kalmışlardı. Ancak aynı düşlerde buluşuyorlardı. Efe sabah uyandığında koyu sert kahvesi ile birlikte aperatif bir kahvaltı yaptıktan sonra sakal tıraşı olmak için banyoya gitti. Bir süre sonra Efe aynaya bakarak daha önce kestirmiş olduğu saçlarıyla birlikte parlak bir yüz gördü ve kendi kendine şöyle dedi. Efe yakışıklı bir adam oldun sanırım Caroline seni beğenecek…! Sonra bilgisayarının başına giderek Caroline’na merhaba canım dedi. Kısa bir sohbetin ardından hazırlamış olduğu valizle heyecanla evden ayrılmış ve İstanbul havaalanına olan yolculuğu başlamıştı. Caroline ve Efe bu yolculuk sırasında zaman zaman birbirlerine heyecan dolu mesajlar gönderiyorlardı. Efe sonunda İstanbul havaalanına geldikten sonra pasaport kontrolünün ardından bekleme salonuna giden Efe, heyecanla uçuş saatini beklemeye başladı. Efe sevdiği kadını ilk kez görmenin heyecanı ile birlikte ilk kez yurtdışına bir seyahat yapacaktı. Heyecan ve endişe dolu duyguları birbirine karışmıştı. Aslında birkaç yıl önce yurt içi Ankara uçuşunda yaşadığı kötü ve tatsız bir deneyimden sonra uçak yolculuklarına asla alışamamıştı Efe …! Zihninden geçen bu düşünceleri Caroline’na söylediğinde Caroline şöyle dedi. Aşkım endişelenme bu ürkütücü bir yolculuk olmayacak. Sonunda uçuş saati gelmişti Efe yavaş adımlarla uçağa binerek kendisine ait olan koltuğa otururken zihninden şöyle bir düşünce geçti. Biz insanlar uçmak için yaratılmadık. Uçak kalkışa geçerken Efe endişeyle oturduğu koltuğun kenarlarını sımsıkı tutuyor aynı zamanda kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Yanındaki koltuklarda oturan insanları umursamadan, Efe’nin zihninden geçirdiği düşüncelerinde Caroline’na daha önce söylediği şeyleri yapmayı planlıyordu. Caroline ile karşılaştıklarında Merhaba aşkım dedikten sonra bir süre masmavi gözlerine bakıp onu tutkuyla öptükten sonra sımsıkı sarılacaktı. Efe bu düşünceler içindeyken zaman akıp geçmişti. Sonunda Orta Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birine gelmişti Efe…! Can sıkıcı pasaport kontrolünün ardından yavaş adımlarla yolcu bekleme salonuna doğru yürümeye başladı. Efe yolcu bekleme salonuna geldiğinde uzakta bekleyen kızıl saçlı, mavi gözlü bir kadınla göz göze gelmişti. Kızıl saçlı, mavi gözlü kadının yanında Efe’nin kiraladığı dairenin ev sahibi Anatoly vardı. Yavaşça mavi gözlere doğru yürüdü Efe…! Uçaktaki gibi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu kalbi ancak bu kalp atışları oldukça farklıydı. Efe masmavi gözlerle buluştuğu anda berbat Rusçasıyla Merhaba nasılsın? Caroline Dedi. Caroline ise tatlı bir gülümsemeyle merhaba Efe dedi. Efe Anatoly ile selamlaştıktan sonra Anatory’ın aracını park ettiği yere doğru yürümeye başladılar. Bu sırada Caroline ile Anatoly birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Park yerine doğru yürürken zaman zaman Caroline ve Efe göz göze gelip birbirlerine gülümsüyorlardı. Efe birçok şey söylemek istiyordu ancak berbat Rusçası ile birlikte İngilizce kelimeler dudaklarından çıkmıyordu. Neredeyse kendi Anadili olan Türkçeyi bile konuşacak durumda değildi. Sanki dudakları mühürlenmişti Efe’nin…! Caroline yanında sessiz adımlarla yürürken Efe parmaklarının ucuyla nazikçe kızıl saçlı, mavi gözlü kadının eline dokunarak yavaşça elini tuttu. Caroline ise bunu beklemiyordu. Ancak Caroline yüzünü heyecanla ve telaşla Efe’ye döndürmüştü. Kar tanesi yanakları hafif kızarmıştı ancak hafif kızarmış kar tanesi yanakları soğuktan mı?, Yoksa utançtan mı?, olduğu pek anlaşılamıyordu. Ancak Caroline tatlı bir tebessümle Efe’nin gözlerine baktı. Tek bir kalp içinde Caroline ve Efe’nin parmakları birbirine kenetlenmişti akşam soğuğunda,,…! Sonunda park yerinde geldiklerinde, Caroline ve Efe aracın arka koltuğa oturdular. Orta Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birinde araba hareket ederken Caroline ve Efe el elle tutuşuyorlardı. Efe kızıl saçlı, mavi gözlü kadının gözlerine bir süre bakıp onu tutkuyla öptü sonra sımsıkı sarılmıştı Aşkına….! Caroline ise Efe’nin bunu yapacağını biliyordu. Sadece bu havaalanında gerçekleşmemişti. Sonunda Efe’nin kiraladığı daireye geldiklerinde hava kararmıştı. Ev sahibi Anatoly daireyi tanıttıktan sonra daireden ayrılmıştı sonunda…! Büyük bir salon, mutfak, banyo ve küçük ama sevimli bir balkonu olan bir daireydi. Dairede, büyük bir salonun içinde çift kişilik konforlu görünen bir yatak, iki kişilik küçük bir koltuğun yanında camdan bir sehpa, çift kişilik yatağın karşısında duvarda asılı LCD ekran TV, duvarlarda denizcilik ilgili tablolar ve denizcilikle ilgili eşyalar bulunuyordu. Mutfak ise salonun yarısı kadar bir alanda yemek masası ve yemek masasının karşı duvarda asılı küçük bir LCD ekran TV ve mutfak eşyaları vardı. Sanki geçen 15 dakika Caroline ve Efe için bir ömür gibi gelmişti bu süre…! Efe özlemle sımsıkı sarıldı kızıl saçlı, mavi gözlü aşkına aynı zamanda tutkuyla öpüştüler dakikalarca….! Sonra Efe Caroline’ne çift kişilik ve konforlu görünen yatağın kenarında yan yana otururken bir hediye verdi. Küçük şirin bir kutunun içinde hayat ağacını simgeleyen gümüş bir kolyeydi bu..! Efe bu kolyeyi satın alırken zihninden şöyle bir düşünce geçiriyordu. Hayat ağacının her bir dalında bulunan kalpler bizim aşkımızın bir simgesi olacağını düşüncelerinden geçirmişti. Caroline ise gözlerine yansıyan mutlulukla, tutkuyla kucakladı Efe’yi…! Bir süre sonra Efe küçük kutudan çıkardığı kolyeyi Caroline’nin zarif ve narin boynuna taktı bu güzel kolyeyi…! Efe kendine koyu sert bir kahve, Caroline ise bir bardak çay yaptıktan sonra beraber dairenin sevimli balkonuna çıktılar gecenin soğuğunda, göz göze bakışırken Caroline ve Efe birer dal sigara yaktılar. Efe koyu sert kahvesini yudumlarken Caroline ise çayını içiyordu. Çok fazla konuşmuyorlardı birkaç kelime dışında, sonbaharda sararmış yapraklar gibiydi kızıl saçlı mavi gözlü kadının güzel yüzü gece karanlığının içinde, kar tanesi yanakları solmuş, dudakları ise kurumuştu. Efe Caroline’nin üşümüş ellerini tutarak gözlerine baktı. Sanki uçsuz bucaksız bir okyanusun tüm güzelliği gözlerinin önündeydi Efe bir süre sonra kızıl saçlı mavi gözlü aşkına uzun bir süre sarıldı. Kendilerini toparladıklarında ise Efe’nin koyu sert kahvesi, Caroline’nin çayı soğumuştu. Aynı zamanda içtikleri sigaralarda kül tablasında tamamen bitmiş olduğunu gördüler. Sonunda evin sıcak odasına geri döndüklerinde vakitte oldukça ilerlemişti. Efe haydi akşam yemeği yiyelim ben oldukça açıktım dedi. Bu iyi olur dedi Caroline…! Ancak buzdolabı bomboştu. Mutfakta şeker, kahve ve çaydan başka bir şey de yoktu. Efe McDonald’s veya Burger King’den hazır bir şey alalım dedi. Caroline ve Efe daireden ayrıldıktan sonra el elle tutuşup sokak lambaların aydınlattığı karanlık caddelerde yürümeye başladılar. Yolda yürürken sohbetleri biraz Rusça, biraz İngilizce ve biraz da Türkçeden oluşan kelimelerdi. Aynı zamanda ağaçların arasında bulunan sokak lambaları caddeleri aydınlatırken ağaçlardan düşmüş solmuş ve kurumuş yapraklar etrafa dağılmıştı ve yavaş ve sessiz adımlarla yürüyorlardı caddelerin sessiz kaldırımlarında sadece solmuş ve kurumuş yaprakların seslerini işitiyorlardı gecenin karanlığında…! Caroline ve Efe uzun bir süre yürüdükten sonra sonunda karşı kaldırımda McDonald’s tabelasının yanan mavi ve kırmızı ışığının duvardan yere yansımasını gördüler gece karanlığının içinde, McDonald’s kapısından içeri girdiklerinde ise havanın ne kadar soğuk olduğu o zaman anlamışlardı. Caroline ve Efe satın alacakları yemek menüsünü kararlaştırdıktan sonra Caroline McDonald’s şapkalı sarışın renkli gözlü sevimli bir kıza siparişi verdi. Sipariş menüsü hamburger, patates kızartması, kola, ketçap ve mayonezden oluşuyordu. Bu sırada Efe’nin zihninden şöyle bir düşünce geçmişti. Eğer Caroline olmasaydı. Bu siparişi almak sabaha kadar sürebilirdi. Sonra kendi kendine gülümsedi Efe…! Ancak Caroline dâhil hiç kimse gülümsediğinin farkında değildi. Daha sonra daireye geri döndüklerinde oldukça acıkmışlar ve üşümüşlerdi. Caroline elbette alışkındı bu soğuğa ancak Efe bu soğuğa alışması biraz zaman alacaktı. Bu şehrin İstanbul’dan daha farklı bir soğuğu vardı sanki….! Yemekten sonra Caroline ve Efe Google çeviri aracılığı ile sohbet ediyorlardı zaman zaman da birbirine sarılıyorlar ve tutkuyla öpüşüyorlardı mutfak masasının oturdukları sandalyelerde…..! Ancak zaman akıp geçiyor bu güzel anlar zihinlerde unutulmayan anılara dönüşüyordu. Neredeyse saat gece yarısını geçmişti. Caroline artık gitmem gerekiyor dedi ve şöyle devam etti konuşmasına, yarın işe gideceğim. Ancak yarın gece birlikte olacağız dedi. Efe ise üzülmüş kalbi yüzüne yansıyan bir ifade ile tamam bebeğim dedi. Aynı şehirde fakat ayrı yataklarda birbirlerine gönderdikleri mesajlarla uyudular bu gece…..! Ertesi sabah Caroline’nin göndermiş olduğu mesajlarla uyandı Efe..! Uyku sersemi mutfağa gitti ve buzdolabını kapağını açtığında hatırladı. Buzdolabının boş olduğunu…! Dün geceden kalan birkaç patates kızartmasından başka bir şey yoktu. Efe koyu sert kahvesini içtikten sonra alışveriş yapmak için hazırlandı. Ancak dışarıda sağanak bir şekilde yağan bir yağmur vardı. Efe ayakkabı dolabından bir şemsiye alarak dışarı çıktı. Dün gece Caroline ile birlikte yürüdükleri sokakları hatırlamaya çalışıyordu zihninde…! Sonunda bir market buldu. Efe markete girdiğinde tüm ürünlerin altındaki yazılar Rusçaydı. Efe kendi kendine şöyle dedi. Sanırım bu alışveriş oldukça problemli geçecek ve Öyle de oldu…! Sonunda alışverişi yapmıştı ayrıca kendisi ve Caroline için ikişer tane de bira da almıştı. Ancak ellerindeki poşetlerle marketten dışarı çıktığında başka bir problemle karşı karşıya kalmıştı Efe…! Dışarıda sağanak yağmur devam ediyordu. Aynı zamanda birbirine benzeyen sokaklarda yolunu şaşırarak kaybolmuştu. Efe yağmur altında kendi kendine şöyle söylendi. Bu şehirde tüm sokaklar ve binalar birbirine ne kadar çok benziyor. Yağmur altında ve ellindeki poşetlerle sokaklarda kaldığı daireyi ararken elini cebine attığında cep telefonunu evde unuttuğunu fark ettiğinde, Efe kendi kendine kızarak şöyle dedi. Efe oğlum çok aptalsın, şimdi ne yapacaksın….! Uzun bir süre kaldığı daireyi aradıktan sonra kaldığı daireyi sonunda buldu. Sanki ıssız bir ada da mahsur kalan bir adamın gemi görmesi gibi sevinmişti Efe….! Daireye geldikten sonra iyi bir kahvaltıdan sonra başından geçen ilginç olayları Caroline’ne anlattı…! Caroline ise gülücüklerle artık alışverişe birlikte gideceğiz dedi..! Dışarıda yağmur yağarken bugün zaman her zamankinden daha yavaş akıyordu sanki…! Bütün gün kızıl saçlı, mavi gözlü bir kadını düşündü zihninde, yatağa uzanmış televizyon kanallarını gezdiği sıralarda hava kararmış neredeyse akşam olmuştu. Saatler ise 20: 00’yi gösterdiği sırada Caroline’den bir mesaj geldi. Mesajda yoldayım geliyorum canım diye yazıyordu. Uzun bir süre geçtikten sonra Efe kapı zilinin birkaç kez çaldığını işitti. Yatağa uzanmış, göz kapakları ağırlaşmış ve zihninin içindeki sokaklarda bilinmeyen bir yerlerde kaybolduğu sırada…! Aniden yataktan kalktı kapıya koştu Efe…! Kapı zil sesinin ardındaki güzel, kızıl saçlı, mavi gözlü aşkı Caroline’ndı…! Özlemle sarıldılar birbirlerine aynı zamanda dudaklar tutkuyla kavuştu giriş kapısının yan tarafında bulunan ayakkabı dolabının önünde..! Caroline dün gece Efe ile ilk fotoğraflarını çekildikleri iki kişilik ve önünde cam sehpası bulunan koltuğa oturdu. Efe ise kendine koyu sert bir kahve, Caroline’ne ise bir fincan çay getirerek yanına oturdu. Google çeviri aracılığı ile olan kısa sohbetin ardından Efe şöyle dedi. Canım sen neden kahve içmiyorsun diye sordu. Caroline ise Efe’nin gözlerine bakarak ve aynı zamanda tatlı bir tebessümle ben kahveyi senin dudaklarındaki tadını seviyorum bebeğim dedi….! Tutkuyla sarıldılar birbirlerine, ancak çok fazla konuşmuyorlardı Caroline ve Efe….! Bu gece birkaç kelime dışında ve Google çeviriye de ihtiyaçları yoktu. Efe odanın ışıklarını kapattı sadece etrafı loş bir ışıkla aydınlatan mavi, kırmızı ve yeşil gibi farklı renklerde yanıp sönen bir gece lambası yanıyordu. Balkon penceresinin yan tarafında bulunan konforlu bir yatağa uzandılar. Caroline ve Efe en doğal halleriyle birbirlerine sarıldılar gece karanlığının içinde, duvarların arasında dans eden farklı renklerdeki ışıklarla birlikte..! Ah….. ,,,, sıcak bedenler heyecan dolu nefeslerle buluşuyordu. Tek bir bedende….! Sabahın ilk ışıklarında birbirine sarılmış ve sarmaş dolaş olmuş çıplak bedenlerde uyandılar. Caroline ve Efe…! Odada iki farklı bedenin kokusu birbirine karışmış ve odada doğal ve güzel bir koku hissediliyordu. Tıpkı çilek ve kivinin birbiriyle karışması gibi farklı bir lezzet olmuştu. Dudaklara sinen eşsiz bir tat ve koku gibi..! Bir süre sonra Caroline ve Efe sıcak ve iyi bir duştan sonra Google çeviri aracılığıyla sohbet ederken kahvaltı yaptılar. Ardından Caroline’ın kız kardeşi Veronika ile tanışmak için daireden ayrıldıktan sonra kısa bir otobüs yolculuğu sonunda Caroline’ın kız kardeşinin evine gelmişlerdi. Şehir gürültüsünden uzak, bahçesi olan güzel bir evdi. Ancak Caroline ve Efe evin bahçesinde yürürken bahçenin bir köşesine zincirle bağlı rottweiler cinci bir köpek aniden Efe’nin üzerine atlayarak saldırdı. Efe Caroline’ın kız kardeşiyle tanışma heyecanı korkuya dönüşmüştü. Gerçekten de bu köpek Efe’den hiç hoşlanmamıştı. Elbette bu duygular karşılıklıydı. Efe’nin de bu köpekten hoşlandığı pek söylenemezdi. Sonunda Caroline ve Efe eve girdikten sonra Caroline’ın kız kardeşi Veronika ve onun eşi Andrey ile tanıştı. Efe oldukça heyecanlıydı ama bu heyecanını belli etmemeye çalışıyordu. Aynı zamanda Caroline’ın yeğenleri ile tanıştı. Oldukça sevimli çocuklardı. Özellikle beyaz tenli, örgülü sarı saçlı, mavi gözlü yaşına göre biraz uzun boylu ve biraz zayıf bedenli bir kızdı ayrıca renkli kalın çerçeveli bir gözlük takan sevimli kız 13 yaşlarında bir kız çocuğuydu. Kristina şaşkın gözlerle ve renkli kalın çerçeveli gözlükleriyle birlikte Efe’ye bakarken Efe gülümseyerek merhaba dedi. Sevimli kız da merhaba dedikten sonra Efe’nin anlayamadığı kendi dilinde birkaç kelime söylemişti. Aynı zamanda Kristina renkli kalın çerçeveli gözlükleriyle elindeki telefondan gözlerini ayırmadan oyun oynayarak evin her odasını dolaşıyordu. Daha sonra Caroline ve Efe mutfaktaki bir masanın önünde duran sandalyelere oturduktan sonra Caroline’ın kız kardeşi Veronika Efe’ye bir fincan kahve ikram etti. Efe kahvesini yudumlarken aynı zamanda Veronika ile Google çeviri aracılığıyla sohbet ediyorlardı. O sırada Efe cinsini bilmediği kediden biraz daha büyük sevimli ve fırlama siyah renkte bir köpek daha gördü. Evin içinde heyecanla oradan buraya koşturuyordu. Ancak bahçede zincirle bağlı köpek kadar ürpertici değildi. Ancak Efe’nin kendisini sevmesine izin vermeyecek kadar da utangaç bir köpekti. Efe kahvesini bitirdikten sonra Caroline Efe’yi farklı bir odaya götürdü. Ve bir laptop vererek şöyle dedi. Canım benim biraz işim var. Sen Youtube’da video izlerken bende işimi halledeceğim dedi. Aynı zamanda Caroline ile Efe göz göze geldiklerinde Caroline’ın ne kadar çok mutlu hissettiğini anlamıştı Efe…..! Sanki Caroline’nin yüzündeki mutluluğu gözlerine yansıyordu Daha sonra Efe Youtube’da bir video izlediği sırada odaya renkli kalın çerçeveli gözlüklü sevimli kız Kristina geldi. Elindeki cep telefonundaki oynadığı oyunları Efe’ye gösterdi. Yani cep telefondaki tüm oyunları…! Efe bir süre bu sevimli kızla vakit geçirdikten sonra Caroline Efe’ye seslenerek haydi gidiyoruz dedi. Efe sevimli fırlama köpek ve renkli kalın çerçeveli gözlüklü sevimli kız Kristina ile vedalaştıktan sonra Caroline, Efe, Veronika ve eşi Andrey ile birlikte evden ayrıldılar. Veronika ve eşi pazara yerine, Caroline ve Efe ise şehir merkezine gideceklerdi. Bir süre yolda yürüdükten sonra Veronika ile Andrey ’den vedalaşarak ayrıldılar. Caroline ve Efe kısa bir otobüs yolculuğun ardından şehir merkezine gelmişlerdi. Caroline ve Efe el elle tutuşarak caddelerde yürürken Efe’nin zihninden şöyle bir düşünce geçiyordu. Şehir merkezinin atmosferi İstanbul Nişantaşı ile İstiklal caddesini anımsatıyordu sanki…! Aynı zamanda şehrin tarihi yapısını koruyan binalarla birlikte caddenin kaldırımlarında şık mağazalar, barlar, kafe ve restoranlar sırasıyla birbirini takip ediyordu. Efe Caroline ile birlikte yol boyunca kaldırımlarda yürürken sanki kendini farklı bir kültürde hüzün dolu bir tarihe yolculuk yapmış gibi hissediyordu. Bu duygular içindeyken soğuktan üşümüş eller birbirlerini ısıttığı sırada Efe şöyle dedi. Caroline’na.., Burası İstanbul gibi değil hava ne kadar soğuk öyle dedi. Caroline ise gülümseyerek şöyle dedi. Evet, bugün hava soğuk ancak gerçek soğukla henüz tanışmadın dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti. Efe’nin şaşkın gözlerine bakarak buradaki denizin suları neredeyse tamamı donuyor dedi. O zaman bana bir Eskimo kıyafeti lazım dedi Efe…! Caroline kendi tutamayarak gülmeye başladı ve şöyle dedi. Canım sen beni daima güldürüyorsun ve şakalarını seviyorum. Bir süre sonra şehrin farklı yerlerinde birlikte fotoğraf çekildikten sonra dışarıdan güzel görünen bir İtalyan Bara girdiler. Mekânın iç tasarımı oldukça şık ve güzel görünüyordu. Efe etrafa baktığı sırada iki duvarın köşesinde dikdörtgen bir masanın kenarlarında konforlu koltukları olan boş bir masa gördü. Caroline ve Efe bu masaya yönelerek konforlu koltuklara yan yana oturdular. Efe karşı tarafta boydan boya yarım bir duvarın üzerine asılmış LCD ekran TV’de oynanan Milan Napoli futbol maçına zaman zaman bakıyordu. Aynı zamanda ön sırada yan yana iki ayrı dikdörtgen masalarda sohbet eden insanlar vardı. Masaların arasında şık kıyafetli garsonlar dolaşırken Caroline ve Efe bir süre menüye baktıktan sonra kararlaştırdıkları siparişi masaya gelen garsona söylediler. Orta boy İtalyan pizzası, hamburger ve heineken fıçı bira siparişiydi bu…! Caroline ve Efe birbirlerine sarılarak siparişleri beklerken aynı zamanda sohbet ediyorlardı. Elbette bu sohbet İstanbul’da bir kafede oturmuş sevgililerin sohbeti gibi değildi. Genelde kelimeler veya uzun cümleler yerine gözlerini kullanmayı tercih ediyorlardı. Sonunda siparişler gelmişti. İyi bir ziyafetin ardından yarım kalmış biralarını yudumlarken birbirlerine sarılmış fotoğraflar çekildikleri sırada Efe’nin telefonuna bir mesaj geldi. Mesajı gönderen kişi ev sahibi Anatoly’dı. Caroline ve Efe mesajı okuduklarında üzerlerine kaynar su dökülmüş gibi yüzlerine yansıyan acı dolu bir ifade vardı. Mesajda şöyle yazıyordu. Efe daireden ne zaman ayrılacaksın ve sizi saat 22: 00’da havaalanına götürecektim. Efe şaşkın ve endişeyle şöyle dedi Caroline’na…! Benim uçuş tarihi yarın gece saat 01: 00’deydi. Bu nasıl oluyor böyle…! Caroline ise sadece hüzünle şöyle dedi. Seninle bu gecede birlikte olacağımı sanıyordum. Hava kararmış saatler 19: 30’u gösteriyordu. Efe hesabı ödedikten sonra aceleyle bardan ayrıldılar. Yolda hızlı adımlarla bir süre yürüdükten sonra bir taksiye bindikten sonra Efe’nin kaldığı daireye geri döndüklerine Efe hemen uçuş tarihini kontrol ettiğinde Anatoly’ın doğru söylediğini anlamıştı. Daha sonra ev sahibine daireye döndüklerini söyledi Efe, Ev sahibi de gönderdiği mesajda yakında daireye döneceği yazıyordu. Efe valizini toparladıktan sonra Caroline mutfak masasının önündeki bir sandalyeye oturmuş sol dirseğini masanın kenarına yaslayarak eli ise kar tanesi yanağındayken hüzünlü ve düşünceli bir şekilde boş duvarlara bakıyordu. Efe Caroline’ın yanına giderek ona nazikçe sarılarak alnına bir öpücük kondurdu ve şöyle dedi. Üzülme aşkım yakın bir zamanda tekrar birlikte olacağız. Caroline kalbinde yaşadığı hayal kırıklığı ile birlikte Efe’nin gözlerine bakarak şöyle dedi. Bu gece de seninle birlikte olacağımı sanıyordum. Hüzün dolu bakışlarda, sanki akarsuların şelaleden akarken su zerreciklerinin havada süzüldüğü gibi Caroline’ın gözyaşları kar tanesi yanaklarından aşağı süzülüyordu. Efe geçen gün marketten satın aldığı biraları buzdolabından alarak güzel bir günün ardından hüzün dolu bir gecede biraları içtiler. Bir süre sonra ev sahibi Anatoly geldi. Efe dairenin anahtarını teslim ettikten sonra Anatoly’ ın aracığı ile hep beraber havaalanına gittiler. Ancak Caroline ve Efe yol boyunca hiç konuşmadılar. Sadece el ele tutuşurken Caroline sessiz ve düşünceli bir şekilde önüne bakıyor Efe ise gece karanlığında aracın penceresinden dışarı seyrediyordu. Havaalanına geldiklerinde Efe ve Caroline Anatoly ile vedalaştıktan sonra üç gün önce birbirlerini ilk kez gördükleri bekleme salonuna girdiler. Ancak bu sefer kalplerde mutluluk değil hüzün vardı. Bir saat bekleyişin ardından ayrılık vakti gelmişti. Caroline ve Efe birbirine uzun bir süre sarıldıktan sonra hüzünlü gözlerle vedalaştılar. Efe pasaport kontrolünden ardından bir süre bekledikten sonra uçağa yavaş adımlarla yürüdü gece karanlığında, kendisine ait koltuğa oturduğunda uçak neredeyse yarı yarıya boştu. Uçak pisten yavaş yavaş hareket ederken uçağın penceresinden bakarak geride bıraktığı hüzünlü gözleri düşünüyordu. Efe bu gece uçağın kaç kilometre hızda hareket ettiğini ve uçağın kaç metre yükseklikte uçtuğunu pek umursamıyordu. Sadece kabinde korkudan çok bir hüzün vardı. Bir süre sonra bu duygular içinde İstanbul’a gelmişti Efe…! Pasaport kontrolünden ardında uzun bir otobüs yolculuğundan sonra gece yarısında Efe eve dönmüştü. Caroline ile kısa bir sohbetin ardından kendi yatağına uzanarak hüzünlü gözlerle uykuya daldı Efe…! Ertesi günün akşamında Caroline ve Efe heyecanla birlikte geçirdikleri güzel anları konuşuyorlardı. Birkaç gün sonra Efe akşam vakti koyu sert kahvesini yudumlarken bilgisayarında bir film izliyordu. Filmin sonlarına doğru en heyecanlı sahnelerine odaklanmış bir şekilde izlediği sırada Caroline’dan bir mesaj geldi. Mesajda şöyle yazıyordu. Merhaba canım nasılsın? Ve ne yapıyorsun? İyiyim canım bir film izliyordum dedi Efe..! Caroline şöyle devam etti sözlerine bugün kız kardeşim Veronika’yı ziyarete gittim. Bugün Kristina ile ilginç bir sohbetim oldu. Ayrıca Veronika sana selam söyledi. Sende kız kardeşin Veronika ’ya benden çok selam söyle dedi Efe…! Sonra sözlerine şöyle devam etti. Şu renkli kalın çerçeveli gözlüklü sevimli kız mı? Dedi Efe..! Evet, o kız dedi gülümseyerek Caroline..! Efe çok merak ettim ne oldu? Dedi. Caroline ise şöyle yanıt verdi Efe’ye, bugün kız kardeşim Veronika ile sohbet ederken Kristina yanımıza gelerek bana şöyle dedi. Geçen gün bizim eve seninle birlikte gelen adama ben âşık oldum. Ben büyüdüğüm zaman bu adamla evleneceğim dedi. Bende gülümseyerek Kristina’ ya şöyle dedim. Ama bu adamı bende çok seviyorum. Ayrıca bu adamı sana vermeyeceğim. Aynı zamanda sen büyüdüğün zaman bu adam da yaşlanacak dedikten sonra Kristina’nin yüz ifadesi değişmişti. Ve hiç bir şey söyleyemedi. O anda Kristina’nın yüz ifadesini görmeni isterdim. Gerçekten de kız kardeşimle birlikte çok güldük. Aynı zamanda çok ilginç ve çok komik bir sohbetti. Dedi Caroline..! Efe ise gülümseyerek şöyle dedi. O yaşlardaki çocukların hayalleri ilginç ve komik oluyor. Ayrıca sizin sohbetiniz gerçekten komik..! Evet, öyle dedi Caroline…! Bir kum saati gibi akıyordu zaman, hüzünlü bir ayrılık gecesinin ardından neredeyse iki ay geçmişti. Ancak kalplerde yaşanan duygular değişmişti. Her iki kalpte de heyecan yerine endişe ve özlem vardı. Bir akşam vakti Caroline ve Efe sıradan bir şekilde sohbet ederken Caroline kalbinde geçen bir dileği yüzüstüne çıkıyordu. Şöyle dedi Caroline canım seni ne zaman göreceğim. Bu benim için çok zor oluyor aynı zamanda dayanılmaz duygular içindeyim. Seni çok özlüyorum. Efe ise zihninden geçen planını Carolina’na şöyle anlattı. Canım bende seni çok özlüyorum ayrıca yakında tekrar birlikte olacağız. Yılbaşı gecesi seninle olacağım. Aynı zamanda bu sefer daha uzun gecelerimiz olacak. Caroline yılbaşı gecesi birlikte olma fikrine oldukça heyecanlanması ile birlikte içinde taşıdığı endişeli duygular ve özlem dolu duyguların çatışması ile birlikte şöyle dedi. Ama yılbaşına daha çok zaman var. Efe ise şöyle yanıtladı. Biliyorum canım ama sabretmemiz gerekiyor ve bizim güzel günlerimiz olacak. Biliyorum tatlım ben sadece seni çok özlüyorum dedi Caroline..! Bu sohbetin ardından birkaç hafta geçmişti. Efe tüm yolculuk hazırlıklarını yapmıştı. Kalacağı daireyi kiralamış aynı zamanda yılbaşından dört hafta önce uçak biletini satın almıştı. Bir akşam vakti Efe yaptığı bütün yolculuk hazırlıklarını Caroline’ne heyecanla anlattı. Caroline ise oldukça mutluydu. Takvim yaprakları aralık ayının son günlerini gösterdiği sıralarda Caroline ve Efe’nin kalplerde yaşanan heyecan artıyordu. Sonunda o gün gelmişti. Bir önceki yolculuktan bir farkı yoktu aynı heyecan ve aynı ön hazırlıklarla başlayan bir yolcuktu bu…! Efe İstanbul havaalanına geldiği zaman kendi fotoğrafını çektikten sonra Caroline’na gönderdi. Aynı zamanda bir mesaj gönderdi. Yakında birlikte olacağız aşkım yazıyordu mesajda, Caroline şöyle yanıtladı bu mesaja karşılık olarak, seni bekliyor olacağım aşkım….! Efe bilet kontrolü için bileti satın aldığı şirketin ofisine gitti. Efe uçuş bilgilerini gösteren belgeyi görevli personele verdikten sonra görevli personel umursamaz bir tavırla bugünkü uçuşumuz iptal oldu dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti ukala bir tavırla size uçuş iptali bilgilendirme mesajı gelmedi mi? dedi. Efe şaşkınlıkla ve sakin bir tavırla şöyle dedi. Hayır gelmedi. Görevli personel ise uçuş bilgilerinin içinde telefon numaranızın olmadığını söylediğinde ise Efe endişeli ve öfkeli bir tavırla şöyle dedi. Ben bu bileti bir ay öncesinden satın aldım ve telefon numaramı da yazmıştım dediği sırada aynı problemi yaşayan başka bir yolcu Efe kadar sakin değildi. Öfkeyle görevli personele bağırıyor ve hakaretler ediyordu. Efe ise o sırada Caroline’na bu can sıkıcı durumu anlatan bir mesaj yazdı. Caroline ise yaşadığı hayal kırıklığı ile sessizdi. Bir süre sonra Efe görevli personele şimdi ne yapacağım diye sordu. Görevli personelin ukala tavırları gitmiş ve soğuk terler yüzünden akıyordu. Beyefendi dedi eğer isterseniz gidiş dönüş biletinizi iptal edelim sonra bir hafta sonra bilet iade ücretini geri alabilirsin dedikten sonra şöyle devam etti sözlerine, farklı bir havaalanı şirketinden bilet satın alabilirsiniz ve saat 10: 30’da bir uçuş var dedi. Sert bir tavırla Efe iyi o zaman dedi. Efe tekrar bilet satın alacağı ofise doğru öfkeli ve endişeli bir şekilde hızlı adımlarla yürürken zihninde Caroline’ın yaşadığı hayal kırıklığını düşüyordu. Aynı zamanda 2019’un son şakasıydı bu…! Efe satın alacağı ofise geldiğinde yaşadığı durumu görevli personele anlattı. Görevli personel ise bilgisayara baktı bir yeri aradı ve tekrar bilgisayara baktıktan sonra Efe’ye saat 10: 30 uçuşunda bir kişilik yerimiz var dedi. Efe ise uçuşa 1,5 saat kala bir bilet bulduğu için şanslı olduğunu düşünerek şöyle dedi. İyi o zaman bu bileti satın alıyorum. Ancak Efe’nin satın aldığı bilet normal ücretin iki katı bir ücret ödemişti. Efe bileti satın aldıktan sonra Caroline’na yeni bir bilet satın aldığını ve ben geliyorum diye bir mesaj gönderdi. Caroline ise tamam canım diye cevap verdi. Efe’nin tüm neşesi gitmiş ve can sıkıntısıyla pasaport kontrolüne geldiğinde güler yüzlü bir yüz ile karşıladı. Omuzlarına kadar uzanan dalgalı siyah saçları ile birlikte iri kahverengi gözlü, beyaz tenli ve parlak al dudaklarıyla gülümseyen güvenlik görevlisi kadın nazikçe Efe’den pasaportunu istedi. Sıcak bir gülümsemesiyle siz nerelisiniz diye sordu kadın, Efe ise bu anlamsız soru üzerine bir anlığına şöyle düşündü. Sistemde neredeyse benim tüm hayatımı gördüğü halde bu garip soruyu neden sordu. Acaba…! Ve Efe gülümseyerek Bergama/İzmir dedi. Güvenlik görevlisi kadın gülümseyerek garip bir soru daha sordu. Sizin çifte vatandaşlığınız var mı? Gerçekten de siz hiç Türklere benzemiyorsunuz dedikten sonra pasaportu geri verdi. Sonra kadın bulunduğu bölümden çıkararak Efe’nin yanına geldi. Bir anda Efe ile güvenlik görevlisi kadın göz göze gelmişlerdi. Bu sırada Efe şöyle dedi. Hayır, ben sadece Türk vatandaşıyım ancak Bulgaristan göçmeniyim dedi. Efe bu sözleri söylerken kadın Efe’nin gözlerinin içine bakarak gülümsüyordu. Bu sırada Efe’nin zihninden ilginç bir düşünce geçiyordu. Eğer bu kadının garip sorularına cevap vermeye devam edersem ya uçağı kaçıracağım ya da arkamızda duran bir kafede bu kadınla birlikte birer kahve içeceğiz sanırım. Sonra Efe kadının güzel gözlerine son kez bakarak şöyle dedi. İyi günler Güvenlik görevlisi kadın ise sıcak bir gülümsemesiyle size iyi uçuşlar…! Teşekkür ederim dedi Efe..! Sonunda güvenlik görevlisi kadının yanından ayrılmıştı. Efe yavaş adımlarla yürürken kendi kendine gülümseyerek şöyle dedi. Bugün yaşadığın birçok probleme rağmen hala çekici bir adamsın dedi. Sonra bekleme salonunda Caroline ile kısa bir sohbetin ardından yavaş adımlarla uçağa doğru yürüdü Efe…! Kendisine ait olan koltuğa oturdu ve her zamanki gibi bildiği tüm duaları içinden okuyordu ancak uçak korkusunu kimseye de belli etmemek için özellikle özen göstermeye çabalıyordu. Birazdan stres dolu dakikalar başlayacaktı. Sonunda uçuk hareket etmeye başladığında Efe’nin kalbide harekete geçmiş bilinmeyen bir yerlerde uçuyordu. Aynı zamanda Efe uçak her türbülansa düştüğü sırada oturduğu koltuğa Caroline’dan daha sıkı sarılıyordu sanki….! Sonunda güzel anılarını bıraktığı şehre geri dönmüştü Efe…! Pasaport kontrolü için uzun bir kuyruğun arkasına girerek sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Zaman hızlı geçiyor ama sıra yavaş ilerliyordu. Sonunda Efe’nin önünde iki kişi kalmıştı. Can sıkıcı pasaport kontrolü sırasında insanların yaşadığı stresi uzaktan izliyordu Efe…! Kimileri valizlerdeki tüm eşyaları çıkarıyor kimileri ise cebindeki paraları gösteriyor, kalacağı yerleri ve gidiş dönüş biletlerini göstererek gişe memurlarını ikna etmeye çalışıyorlardı. Efe ise endişeli gözlerle sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Sonunda sıra Efe’ye gelmişti. Efe sessiz ve yavaş adımlarla gişe memurunun yanına doğru yürüdü. Gişe memuru kadının güzel gözlerine bakarak aynı zamanda bir tebessümle ile birlikte İngilizce olarak merhaba dedikten sonra Efe pasaportunu uzattı. Gişe memuru düz sarı saçlı, beyaz tenli ve renkli gözlü olmakla birlikte aynı zamanda askeri kıyafetler içinde oldukça güzel ve çekici bir kadındı. Düz sarı saçlı kadın ise pasaportu alırken sıcak bir gülümsemeyle merhaba dedi. Sanki utangaç bir tavırla başını aşağı doğru eğdi. Düz sarı saçlı kadın pasaport kontrollerini yaparken Efe dönüş biletini göstermek istediği sırada kadın hafifçe başını sallayarak aynı zamanda gülümsemesini kaçırarak gerek yok dedi. Efe bir süre sonra kalacağı adresi söylemeye çalıştığı sırada düz sarı saçlı kadın başını hafifçe kaldırarak sıcak bir gülümsemeyle sorun yok dedi. Sonra kadın pasaportu Efe’ye uzattığı sırada Efe kadının gözlerine bakarak teşekkür ederim dedi. Düz sarı saçlı kadın ise sıcak bir gülümsemeyle yanıt verdi Efe’ye…..! Bir gülümsemeyle başlayan pasaport kontrollü çok hızlı bir şekilde sonuçlanmıştı. Elbette Efe gişe memurlarıyla ile yaşadığı ilginç diyalogları Caroline’na anlatmayı hiç düşünmüyordu. Çünkü Caroline oldukça kıskanç bir kadındı. Aynı zamanda inatçı ve her şeye endişeli gözlerle bakan bir kadın olmasının yanında güzel bir kalbi vardı kızıl saçlı, mavi gözlü kadının…! Yürüyen banttın önünde valizini beklerken Caroline ile yaşadığı ilginç bir olayı bir anlığına Efe’nin aklına gelmişti. Bu garip olay…..,
‘’Bir akşam vakti Efe Youtube’da ilginç bir video izlediği sırada Caroline’dan endişe dolu aynı zamanda bir kadının en şiddetli öfkesini yansıtan bir mesaj gördü. Bilgisayar ekranında..! Sen geceleri hangi kadınlarla konuşuyorsun dedi Caroline…! Efe ise Caroline’ın göremediği yüzündeki şaşkın bir ifadeyle hangi kadın? Dedi Efe, Caroline ise kızgın bir ifadeyle şöyle dedi. Beni bir kadın aradı ve şöyle dedi. Sosyal medya hesaplarından birinde bizim fotoğrafımızı görmüş ve biz bir süre önce ayrıldık ama ben bu adamı çok seviyorum. Sevdiğim adamı benim elimden aldın diye bana hakaret dolu sözler söyledi ve sözlerine şöyle devam etti Caroline ben sana güvenmiştim. Kim bu kadın? Efe..! Efe ise şaşkın ve düşünceli bir şekilde şöyle cevap verdi. Bilmiyorum dedi Efe, ben bu kadını tanımıyorum. Aynı zamanda ben neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok. Ayrıca sana ne söyleyeceğimi de bilmiyorum. Caroline ise Efe’nin bu cevabı karşısında hiçbir şey yazmadı. Aynı zamanda gece boyunca sessizliğin içinde kaybolmuştu Caroline…! Efe’nin birçok ısrarlı mesajına karşı Caroline ise asla bir cevap yazmadı. Her kadının yapacağı eylem gibi…! Efe düşünceli ve endişeli bir şekilde yatağa uzandı. Bir süre sonra ağırlaşan göz kapaklarına yenik düşerek uykuya daldı. Ertesi sabah Caroline’ın bir mesajı ile uyandı. Bu kadın beni tekrar aradı. Neredeyse ben çıldıracaktım dedi Caroline….! Bende senin başka bir fotoğraflarını gösterdim. Çılgın kadın ise bu benim sevdiğim adam değil, ben yanılmışım dedi. Ama sizin beraber çekildiğiniz fotoğrafınızdaki adamın görüntüsü benim sevdiğim adama çok benziyor dedi. Sonra benden çok özür dileyerek bu garip sohbeti sonlandırdık. Efe ise sert bir ifadeyle şöyle dedi. Emin olmadan asla peşin hüküm vermemek gerekiyor bu tür durumlarda, ama sen çok ön yargılı davrandın. Aynı zamanda Efe sözlerine şöyle devam etti. Bu kadın gerçekten de çılgın bir kadınmış..! Caroline ise mahcup olmuş bir ifadeyle sen haklısın canım dedi. Ama bu çok garip bir olay dedi. Efe ise ciddi bir şekilde şöyle dedi. Evet öyle….’’’
Efe valizini beklediği sırada Caroline ile yaşadığı bu garip olayı hatırladığında gülümsemişti kendi kendine..! Sonunda valizini yürüyen bantta gördü. Havaalanın bekleme salonuna geldiğinde kiraladığı dairenin ev sahibi Anna’nın eşi bir kartona yazdığı ben Dmitriy yazını gördü. Ancak kızıl saçlı, mavi gözlü aşkı Caroline bu kez bekleme salonunda yoktu. Çünkü iş yerinden izin alamadığı için havaalanına gelememişti. Caroline ile akşam vakti dairede buluşacaklardı. Efe Dmitriy ile tanıştıktan sonra bir araçla Efe’nin kalacağı daireye gittiler. Daireye geldiklerinde. Dmitriy daireyi tanıttıktan sonra evden ayrıldı. Büyük bir parkın içinde belli aralıklarda büyük ağaçların bulunduğu aynı zamanda geniş kaldırımların olduğu sırada yan yana dizilmiş binaların içindeydi bu daire… ! Hava geçen sefere göre daha soğuktu ve yine yağmur yağıyordu. Efe elbette Eskimo kıyafetleri ile gelmemişti ama geçen sefere göre oldukça daha sıcak giysilerle gelmişti. Dairenin girişinin sol tarafında bir banyo, bir mutfak ve mutfağın yanında bir yatak odası, girişin sağ tarafında ise bir ayakkabı dolabı bunuyordu. Aynı zamanda giriş kapısından karşı odaya kadar uzun bir koridor vardı. Koridorun sonunda ise büyük bir salon bulunuyordu. Aynı zamanda koridorun sonunda salonun giriş kısmında başka bir oda daha vardı. Ancak bu odaya ulaşım kapalıydı. Çünkü ev sahibinin kişisel eşyaları olması nedeniyle oda kilitliydi. Salonu boydan boya kaplayan desenli ahşaptan yapılmış raflı bir mobilya uzanıyordu. Raflı mobilyanın içinde kitaplar, süs eşyaları ve şık bardaklardan oluşun bir takım vardı. Aynı zamanda bir televizyon ve televizyonun yanında eski bir bilgisayar bulunuyordu. Dışarıya bakan pencerenin yanında ve boydan boya uzanan raflı mobilyanın karşısında bir yatak, yatağın önünde ise ahşaptan yapılmış bir sepbaha ve yatağın yanında ise tek kişilik bir koltuk vardı. Daha önceki kiraladığı daireye göre oldukça büyük bir daireydi. Efe Caroline ile kısa bir sohbetin ardından alışveriş yapmak için evden ayrıldı. Ancak yeni öğrenmiş olduğu Rusça kelimeler ile alışverişi problemsiz bir şekilde tamamladıktan sonra daireye geri dönmüştü. Efe mutfak girişinin önündeki masaya hazırlamış olduğu zeytin, peynir, haşlanmış yumurta ve birkaç dilimlenmiş domates, birkaç dilim ekmek ve bir fincan koyu sert bir kahve ile birlikte iyi bir kahvaltı yaptıktan sonra mutfak girişinin karşısında sokağa bakan pencerenin önünde bir dal sigara içtikten sonra yatak odasına gitti. Yatak odasının giriş kapısının önünden etrafa detaylı bir şekilde baktığında giriş kapısının karşısında sokağa bakan büyük bir pencerenin önünde çift kişilik büyük bir yatak vardı. Yatağın üzerindeki duvara asılmış büyük bir tablo bulunuyordu. Aynı zamanda yatağın her iki yanında küçük sepbahalar bulunuyordu. Yatağın önünde ise bir ütü masası ve ütü masasının üzerinde bir ütü ile birlikte bir fön makinesi gördü. Efe kişisel eşyalarını yerleştirdikten sonra yatağa uzandı. Ancak yatak hiç konforlu bir yatak değildi. Sağ ve sola dönerek yatağa alışmaya çalışıyordu. Problemli bir yolculuğun sonunda Efe’nin göz kapakları ağırlaşmış zihnindeki düşüncelerde ise Caroline ‘in güzel gözleri vardı. Bir süre sonra Efe derin bir uykuya daldı. Efe gözlerini açtığında saatler 18: 00’i gösteriyordu. Efe telefonun mesaj kutusuna baktığında Caroline’ın gönderdiği mesajlarla doluydu. Efe yataktan kalktıktan sonra banyoya giderek elini yüzünü yıkadıktan sonra kendine koyu sert bir kahve yaptı. Salonda bulunan bilgisayarının başına geçti. Caroline’dan gelen mesajları yanıtlarken kahvesini yudumluyordu. Caroline’dan gelen mesajlarından birinde canım seni tekrar görmenin heyecanını yaşıyorum ayrıca akşam saat 20: 00 civarı senin yanında olacağım yazıyordu. Efe ise şöyle yanıt verdi. Canım bende seni çok özledim. Sonra sözlerine şöyle devam etti Efe…! Alışveriş yaptıktan sonra uykuya kaldığını ve yeni uyandığını aynı zamanda şimdi kahve içtiğini ancak akşam yemeği için bir şey hazırlayacağını söyledi. Caroline ise iyi bir akşam yemeği hazırlayacağına eminim dedi. Bir süre sonra Caroline’ın daireye gelmeye yakın saatlerde Efe tüm hazırlıkları tamamlamıştı. Üniversite yıllarında haftanın 5 günü pişirdiği spagetti konusunda neredeyse uzmanlaşan Efe pişirdiği harika bir spagetti ile birlikte özel bir sos, aynı zamanda yanında çoban salatası hazırlamıştı. Efe mutfak penceresinin önünde koyu sert kahvesini yudumlarken aynı zamanda bir dal sigara yakmıştı. Düşünceli bir şekilde sigarasını her seferinde daha derin çekiyor pencere etrafı dumanla kaplanıyordu. Aynı zamanda her zamankinden daha hızlı çarpıyordu kalbi dakikalar ilerledikçe, heyecanla Caroline’nı beklediği sırada kapı zilinin çaldığını işitti Efe, hızlı adımlarla kapıya doğru yürürken kendi kendine şöyle dedi. Sonunda…! Efe kapıyı açtığında kızıl saçlı, mavi gözlü bir kadın gördü. Soğuktan yüzü biraz kızarmış, kar tanesi yanakları ise sonbaharda ağaçlardan düşen yapraklar gibi sararmıştı. Al dudakları ise kurumuştu. Aynı zamanda elleri ise buz gibiydi. Ancak kalbindeki heyecanı güzel gözlerine yansıyordu. Efe merhaba canım dedi. Caroline ise sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi Efe’ye…! Efe bir süre Caroline’ın üşümüş ellerini tuttuktan sonra sımsıkı sarıldı kızıl saçlı, mavi gözlü aşkına, Aynı zamanda Caroline’ın hızlı atan kalbinin sesini işitiyordu sanki Efe…! Ve kurumuş dudaklarını tutkuyla öptü, giriş kapısının sağ tarafta bulunan ayakkabı dolabının önünde….! Efe Caroline ile birlikte dairenin odalarını tek tek gezerken daireyi beğendin mi? diye sordu. Evet dedi Caroline…., Güzel bir daire..! Yatak odasının giriş kapısından içine girdiklerinde Caroline’ın gözüne çarpan ilk şey yatağın üzerindeki asılı duran tabloydu. Gülümseyerek şöyle dedi Caroline.., tablo çok sıkıntılı bir yerde asılı duruyor umarım başımızın üstüne düşmez. Efe ise Caroline’nin gözlerine bakarak küçük bir tebessümle umarım canım dedi. Bir süre sonra Efe bir dakika bekle dedi. Caroline ile yan yana oturdukları yataktan ayağa kalkarak ütü masasının üstünde duran bir poşetin içinden bir paket aldı. Caroline yanına tekrar oturarak şöyle dedi. Bu senin yılbaşı hediyen dedi. Caroline yaşadığı mutluluk gözlerine yansırken heyecanla paketi açtı. Geyik ve çam ağacı desenli aynı zamanda kırmızı ve beyaz ağırlıklı renklerde bir kazak, ayrıca gri renkte kulakları olan komik ve ilginç bir bere gördü. Caroline Efe’ye sıcak bir şekilde sarılmasının ardından şöyle dedi. Canım teşekkür ederim ancak bu komik ve ilginç bereyi asla takmayacağım dedi. Gülümseyerek biliyorum dedi Efe…! Caroline bir dakika bekle dedi. Evin salonuna gittikten birkaç dakika sonra elinde bir paketle geri döndü. Efe’nin yanına oturarak bu da senin yılbaşı hediyen canım dedi. Efe hediye paketini heyecanla açtı. Tıraş köpüğü ve yüz kreminden oluşan bir takım gördü. Efe teşekkür ettikten sonra gülümseyerek her sakal tıraşı olduğumda seni hatırlayacağım dedi. Bir süre sonra Efe haydi artık akşam yemeği yiyelim dedi. Tamam, canım dedi Caroline…! Efe soğumuş spagettiyi ve spagetti sosunu ısıtırken Caroline yemek masasını hazırlıyordu. Efe ilk önce spagettiyi Caroline’nin tabağına koyarak servis yaptıktan sonra hazırlamış olduğu özel sosu Caroline’ne uzattı. Ancak kendi tabağındaki spagettiye ketçap ve mayonez dökmeyi tercih etti. Bir süre sonra Efe yemekler nasıl olmuş diye sordu Caroline’na….! Caroline gerçekten de spagetti, sos ve salata çok lezzetli olmuş teşekkür ederim hayatım dedi. Efe gülümseyerek sana söylemiştim spagetti pişirme konusunda uzman olduğumu, Caroline ise sıcak bir gülümsemeyle yanıt verdi Efe’ye…! Akşam yemeğinin ardından Caroline ve Efe mutfak penceresinin önünde birbirlerine sarılarak birer dal sigara içtiler. Pencere önünde havanın ne kadar soğuk olduğunu hissediyorlardı. Evin içinde kesinlikle sigara içmek yasaktı. Ev sahibi Mariya bu konuda oldukça titizdi. Aynı zamanda Efe’nin yan komşusu problemli genç bir kadın vardı. Bu meseleyi Caroline’ne şöyle anlattı Efe..! Evin içinde sigara içmek yasak bende hava çok soğuk olduğu için mutfak penceresi önünde bazen de salondaki pencere önünde sigara içiyorum. Ancak evin içinde kesinlikle duman ve koku yok. Buna eminim. Sanırım yan komşum olan kadın beni bir kez pencere önünde sigara içtiğimi gördü. Mutfak giriş kapısına yakın olduğu için yemek pişirirken veya kahve için sıcak su ısıtırken çıkan dumanları bile sigara dumanı zannediyor bu kadın…! Bugün uzun bir süre onunla uğraştım. Bende ona İngilizce kelimelerinden oluşan bir lakap taktım. Çılgın kadın (Crazzy woman)….! Gerçekten çılgın bir kadın bu…! Ve şöyle devam etti sözlerine Efe bir ara bu çılgın kadınla konuş çünkü beni anlamıyor mutlaka yakın bir zamanda kapıyı çalacaktır dedi. Caroline ise uzun bir süre güldükten sonra tamam canım dedi. Ben çılgın kadınla konuşacağım. Bir süre sonra Caroline ve Efe salona gittiler yapmış oldukları çay ve kahve ile birlikte, Caroline salon penceresinin sağ tarafında bulunan yatağa uzandı. Efe ise ahşap sepbahanın üzerindeki bilgisayarında bulunan müzik çalma listesinden bir şarkı açtıktan sonra Efe Caroline’ın göğsüne başını koyarak yanına uzandı. Caroline ise Efe’nin saçlarını nazikçe ve şefkatle okşarken şöyle dedi. Aşkım saçlarını okşamayı çok seviyorum. Bende dedi Efe…! Bir süre sonra Efe başını çevirerek Caroline’ın güzel gözlerine baktı. Caroline ise tatlı bir tebessümle Efe’ni gözlerine baktı. Efe hiç olmadığı kadar tutkuyla dakikalarca öptü Caroline’ın harika dudaklarını…..! Uzun bir süre sonra Caroline sigara içmek için mutfağa gitti. Birkaç dakika sonra Efe’de Caroline’ın arkasından mutfağa gitmişti. Caroline sırtı dönmüş bir şekilde mutfak pencerenin önünde sigara içerken Efe sessizce Caroline’na yaklaştı ve arkasından sımsıkı sarıldı. Caroline ise hafifçe başını çevirerek küçük bir öpücük kondurdu Efe’nin dudağına, Efe ise boynun yan tarafından ve kulak memesinin biraz altına küçük bir öpücük kondurmasının ardından Caroline’ın kulağına fısıldayarak Efe şöyle dedi. Seni istiyorum. Caroline ise bende…! Efe Caroline’ın elini tutarak yatak odasına götürdü. Birlikte yatağa uzandıkları sırada Caroline ışığı kapat canım dedi. Efe ışığı kapattıktan sonra tekrar Caroline’ın yanına uzandı. Ah….Gece karanlığın içinde özlem dolu sıcak bedenler tekrar buluştu nefes nefese…! Bir süre sonra birbirine sarılarak sarmaş dolaş olmuş sıcak bedenlerin içinde, Caroline ve Efe’nin ruhları ise el elle tutuşup bilinmeyen bir yerlerde dolaştıkları sırada uzaktan sessizce kendi bedenlerini izliyorlardı Sanki…! Caroline ve Efe’nin geceleri uzun gündüzleri ise sokaklarda birlikte yürüyüş yapıyorlar, birlikte alışveriş yapıyor, birlikte yemek pişiriyorlar, birlikte oyun oynuyorlar, birlikte müzik dinliyorlar, Efe birkaç sihirbazlık numarası yapıp eğlenceli anlar geçiriyorlar ve baş başa ve göz göze sohbet ediyorlardı. Günler neşe dolu geçiyordu. Ancak zaman hızlı akıyor kum saatinden akan kumlar gibi günler ise kısalıyordu. 31 Aralık sabahı Efe derin bir uykudayken Caroline telaşla Efe’yi dürterek uyan ben işe geç kaldım saat 08: 00 olmuş dedi. Efe ne? Ne oldu? Canım ne oldu? Uykulu gözlerle…! Caroline işe geç kaldım diyorum sana…! Efe aniden uyandı hemen saatte baktı ve saat 08: 00’i geçmişti. Caroline ve Efe birlikte telaşla yataktan kalktılar..! Caroline hazırlanırken Efe Caroline’na bir fincan çay yaptı. Ancak Caroline çaydan sadece iki yudum içtikten sonra aceleyle evden ayrıldı. Bir süre sonra Caroline’den bir mesaj geldi. Canım endişelenme bir problem yok ve akşam saat 18: 00 gibi evde olacağım yazıyordu mesajında…..! Efe ise şöyle cevap verdi. Tamam, canım….! Bende akşam yemeği için hazırlık yapacağım. Öğle saatlerinde Efe alış veriş yapmak için evden ayrıldı. Gerçekten de dışarıda çok soğuk bir hava vardı. Aynı zamanda yağmur yağmaya başlamıştı. Ancak yağmur çok seyrek ve hafif yağıyordu. Ve şiddetli esen bir rüzgâr vardı. Efe parkın içinden yürüyerek ana caddenin çıkışında bulunan güzel bir barın önünden geçerek uzun bir süre yürüdü. Sonunda Caroline ile birlikte devamlı alış veriş yaptıkları markete gelmişti. Caddenin karşı tarafında bir alış veriş merkezi yanında da benzin istasyonu vardı. Efe marketten çıktığında istediği ürünlerin bazılarını bulamamıştı. Ancak yolun 200 metre ilerisinde bir markette daha vardı. Elbette Efe için yürümek problem değildi. Sadece yüzüne karşı şiddetli esen rüzgâr yüzüne her temas ettiğinde İstanbul’un soğuğunu özlüyordu. Marketin önüne geldiğinde Efe oldukça sevinmişti. Daha önceden satın aldığı çam ağacı için marketten bazı süs malzemeleri ile birlikte bazı gıda ürünlerini satın aldıktan sonra Efe eve geri döndü. Hemen kendine koyu sert bir kahve yaptı. Çünkü oldukça üşümüştü. Efe bilgisayarının başına geçerek alışverişi tamamladığını ancak sadece ızgara köfte için dana kıyma bulamadığını söyledi. Kısa bir süre sonra Caroline cevap gelmişti. Canım endişelenme ben eve dönerken dana kıyma satın alacağım dedi. Daha sonra Efe orta büyüklükteki çam ağacını salonun dışarıya bakan pencere önüne koyarak çam ağacının süsledi. Vakit oldukça ilerlemişti. Ve Caroline neredeyse bir saat içinde eve gelecekti. Efe mutfağa giderek akşam yemeği için hazırlıklara başladı. Öncelikle patates kızartması pişirdi. Daha sonra yoğurtlu biber ve ızgara köftenin yanında ince doğranmış soğan kırmızı pul biber ve ince doğranmış maydanozu birbirine karıştırarak garnitürü hazırladı. Bir süre sonra kapı zili çaldı. Elbette, gelen Caroline’ndi. Caroline Efe ile selamlaştıktan sonra heyecanla salonu koştu. Salonun sonunda dışarıya bakan pencerenin önündeki süslenmiş ve yanıp sönen ışıklarla birlikte çam ağacını gördü. Ve şöyle dedi. Aşkım çam ağacımızı çok güzel süslemişsin. Efe ise Evet çok güzel görünüyor dedi. Bir süre sonra Caroline ve Efe mutfağa gittiler. Caroline mayonez, pancar, salatalık turşusu, konserve mısır ve haşlanmış balıktan yöresel bir salata yaparken Efe Youtube’ dan ızgara köftenin nasıl yapıldığını izledikten sonra hayatında ilk kez ızgara köfte pişirdi. Aynı zamanda Caroline ve Efe aynı birayı paylaşarak içiyorlardı. Aslında ızgara köftenin tadı lezzetliydi. Ancak Türkiye’nin birçok şehrinde ve İstanbul’da gördüğü ızgara köfteye hiç benzemiyordu. Eğer İstanbul’da bir restoranda çalışan bir garson bu görüntüdeki ızgara köfteyi servis etseydi Muhtemelen aşçıdan önce garsonun başı belaya girerdi. Sanki köftenin görüntüsü Asteroit kuşağında başıboş dolaşan biçimsiz meteorlar gibiydi. Efe Caroline’na şöyle dedi. Benim uykusuzluktan başım dönüyor. Biraz uzanacağım. Caroline ise tamam canım…! Sen biraz uyu..! Ve ben seni saat 00: 00’den önce uyandıracağım dedi. Efe yatak odasına giderek yatağa uzandıktan sonra kısa bir süre içinde derin bir uykuya daldı. Caroline, Efe’yi uyandırmak için yanına giderek şöyle dedi. Canım artık uyanmalısın, neredeyse gece yarısı oldu. Efe gözlerini açtı ve tamam canım…! Şimdi geliyorum dedikten sonra saate baktı. Saattin 23: 45’i geçtiğini gördü. Efe yataktan kalkarak banyoya gitti. Ve elini yüzünü yıkadıktan sonra Caroline ile mutfağın önünde karşılaşırlar. Caroline Efe’nin elini tutarak heyecanla salona götürürken şöyle dedi. Birazdan başlayacak. Ve biz sokağa çıkacağız. Efe ise hala ayakta uyur gibi bir hali vardı. Efe şaşkın bir ifadeyle şöyle dedi. Ne? Canım ne oldu? Ve biz neden sokağa çıkıyoruz..! Caroline ise gece 00: 00’den sonra havai fişek gösterisi başlayacak. Unuttun mu? Tamam, şimdi hatırladım. Dedi Efe…! Ve Caroline ayrıca şöyle dedi. Birazdan saat 00: 00 olacak. Efe salonun çam ağacının yanındaki bir masanın üzerine hazırlanmış akşam yemekleri gördü. Soğumuş patates kızartması, biçimsiz meteorlara benzeyen köfteler, yoğurtlu biber, haşlanmış balıktan yapılmış yöresel bir salata, dilimlenmiş soğan, kekik kırmızı pul biber tuz ve ince dilimlenmiş maydanozla karıştırılan bir garnitür, biraz ekmek, kola, fanta ve bir şampanya….! Efe kendi kendine şöyle dedi. Vay be, bu harika bir sofra… ! Caroline odanın ışığının söndürdü. Ve geriye doğru saymaya başladılar. Saatler gece 00: 00’i gösterdiğinde Efe şampanyayı patlatmış ve Caroline ve Efe şampanya kadehlerindeki şampanyadan bir yudum içtikten sonra ellerindeki maytaplarla birbirlerinin yeni yılını coşkuyla kutladılar. O sırada Efe yeni yılın ilk dakikalarında tutkuyla öptü Caroline harika dudaklarını…! Aynı zamanda Efe televizyon kanallarında anlamadığı bir dilde yayınlanan yılbaşı kutlamalarına bakıyordu. Aniden sokaktan gelen gürültülü bir ses duydular. Caroline heyecanla havai fişek gösterileri başladı. Dedi..! Caroline ve Efe üzerlerine kalın giysiler giyerek sokağa aceleyle çıkarlar. Caroline Efe’ye merakla şöyle dedi. Canım İstanbul’da yılbaşı gecesi kutlamalarında havai fişek gösterileri oluyor mu? Efe Evet dedi. İstanbul’un bazı popüler semtlerinde havai fişek gösterileri oluyor. Ancak çok uzun sürmüyor dedi. Caroline ise burada yılbaşı gecesi kutlamalarında havai fişek gösterileri 4 saatte yakın sürer dedi. Efe, Vay canına…! Gece karanlığında gökyüzü havai fişek gösterileri ile aydınlanıyordu. Caroline ve Efe evin önünden sağ tarafta bulunan ağaçların arasından parkın içine doğru yürüyerek gökyüzüne baktılar. Sanki yıldızların altında el ele tutuşan iki çılgın âşık gibiydiler. Neredeyse yarım saattir gökyüzünü aydınlatan çeşitli renklerdeki ışık oyunlarını izlediler. Bir süre sonra Efe, canım haydi eve gidelim ben çok üşüdüm dedi. Caroline ise tamam canım…! Caroline ve Efe eve geri döndüklerinde harika yemekleri yerken Efe şöyle dedi. Köftelerin görüntüsü ilginç ama tadı oldukça lezzetli dedi. Caroline ise yoğurtlu biber çok lezzetli olmuş dedi. Bir süre sonra Caroline ve Efe sigara içmek için mutfağa gittiler. Mutfak penceresinin önünde birbirlerine sarılarak biralarını yudumlarken sigara içiyorlardı. Caroline aklıma gelmişken sana bir şey söyleyeceğim dedi. Efe ise Evet söyle canım dedi. Sen uyurken çılgın kadın bizim eve geldi. Efe gerçekten mi? Caroline gülümseyerek Evet dedi. Efe ise peki ne konuştuğunuz ve bir fincan çay veya kahve ikram ettin mi? diye sordu. Efe’nin bu sözleri Caroline’na çok komik gelmişti. Ve Caroline uzun bir süre güldükten sonra şöyle dedi. Hayır, canım kapının girişinde sigara dumanı hakkında bir süre konuştuk ama kadın gerçekten çılgın bir kadın dedi. Efe ise biliyorum dedi. Sonra Caroline ve Efe birbirlerine bakarak uzun bir süre birlikte gülmeye başladılar. Daha sonra mutfak masasının önündeki sandalyelere yan yana oturduktan sonra neşeyle sohbet ediyorlardı. Biralar ise bitmişti. Caroline Efe’nin İstanbul’a götürmek için bir kaç gün önce satın aldığın Jack Daniel’s viskiyi getir dedi. Efe ise gülümseyerek benim zihnimden de şimdi bu geçiyordu dedi. Efe iki şat bardağı ile Jack Daniel’s şişesi ve bir hırkayla mutfağa geri döndü. Viskiyi ve şat bardaklarını masaya koyduktan sonra Caroline’ın üzerini hırkayla örttü. Çünkü Efe mutfak penceresi uzun bir süre açıktı. Ve Caroline’nin üşüdüğünü hissetmişti. Ancak birazdan her şey değişecek gibi gözüküyordu. Efe şat bardaklarını viskiyle doldurdu. Viski dolu şat bardağını Caroline’na uzattı. Caroline hayatında ilk kez viski içeceğini söylediği sırada Efe’nin zihninden şöyle bir düşünce geçiyordu. 2019’un son anlarını ve 2020’nin ilk saatlerini kızıl saçlı, mavi gözlü aşkı ile birlikte geçiriyordu. Ve aynı zamanda saçma bir espri geldi aklına…! Sanki Caroline ile birlikte bir yıl geçirmiş gibi hissediyordu. Caroline ve Efe ilk viski dolu şat bardaklarını havaya kaldırarak şerefe dediler. Efe şat viskiyi hemen içmişti. Caroline ise viskiden bir yudum içtiği sırada yüz ifadesi öyle bir değişmişti ki Efe onu bir anlığına tanıyamamıştı. Caroline şat bardağında yarım kalan viskiyi içerken Efe bir tane daha şat viski içmişti. Efe boş şat bardaklarını tekrar doldurdu. Zaman o kadar hızlı akıyordu ki Caroline ve Efe dördüncü şat viskilerini içmişlerdi. Efe Caroline ile göz göze geldiklerinde Efe bu güne kadar hiç görmediği kadar tatlı bir gülümseme gördü. Efe sımsıkı sarıldı Caroline’na..! Ve tutkuyla birbirlerine kavuştu dudaklar..! Efe boşalan şat bardaklarını tekrar doldurdu. Ancak içtikleri kaçıncı şat viski olduğunu hatırlayamıyorlardı. Zaten bunun pek bir önemi yoktu. Efe bir anda üzerindeki kazağı çıkartarak sadece üzerinde ince bir tişörtle kalmıştı. Caroline telaşla şöyle dedi. Canım ne yapıyorsun? Hasta olacaksın…! Efe ise gülümseyerek şöyle yanıt verdi Caroline’na….! Çok sıcak..! Gerçekten sıcak..! Caroline ise tatlı bir gülümsemesiyle karşılık verdi Efe’ye….! Efe boşalan şat bardaklarını tekrar viski ile doldururken zihninden ise bu güne kadar keyif alarak içtiğim en iyi viski diye geçiyordu. Caroline ve Efe son şat viskilerini içtiklerinde viski şişesi yarıdan fazlası bitmişti. Caroline ve Efe birbirine sarılarak yavaş adımlarla yatak odasına yürürken sanki yıldızların altında yürüyormuş gibiydiler. Ve Caroline ve Efe yatağa uzandıklarında yıldızların altına derin bir uykuya daldılar. Caroline ve Efe uyandıklarında öğleni geçmişti. Efe kollarının arasındaki kızıl saçlı, mavi gözlü kadına günaydın aşkım dedi. Caroline ise sıcak bir öpücükle yanıt verdi Efe’ye…! Bir süre sonra Caroline ve Efe yataktan kalktılar ve iyi bir kahvaltının ardından Caroline ve Efe ellerinde tuttukları çay ve kahve fincanları ile birlikte salona gittiler. Efe ahşap sepbahanın üzerinde duran bilgisayarından Youtube girerek bir şarkı açtı. Caroline ve Efe yan yana yatağa uzanmış bir şekilde uzun bir süre sohbet ettiler. Zaman çok hızlı akıp geçiyordu. Akşam yemeğinde Caroline tavuklu bir yemek yaptı. Ve akşam yemeğinin ardından çok az kalan viskiyi de içtiler. Neredeyse gece yarısı olmuştu. Efe sıcak ve iyi bir duşun ardından yatak odasına girdi ve fön makinesi ile saçlarını kurutmaya çalıştığı sırada Caroline fön makinesini Efe’nin elinden alarak Efe’nin saçlarını kurutuyor bir yandan da şefkatle Efe’nin saçlarını okşarken Efe’nin zihninden bu sefer hiçbir şey geçmiyordu. Sadece kalbi sessiz, sakin ve huzur verici bir şekilde atıyordu. Tıpkı bir yaz akşamında esen tatlı bir meltemin ağaçların dallarındaki yaprakları okşaması sırasında yaprakların sağ sola hareket etmesi gibi…..! Bir süre sonra gece karanlığında Caroline ve Efe yatağa uzandılar . Ve uzun bir süre sohbet ettiler. Caroline üzgün bir şekilde yarın son günümüz olacak dedi. Efe ise zihninden ayrılık vaktini geçirmemeye çalıştığı sırada, Efe şöyle dedi…..Evet, biliyorum canım….! Caroline çok üzgün bir şekilde ben buna nasıl dayanabileceğimi bilmiyorum dedi. Efe ise Caroline sımsıkı sarılarak seni seviyorum aşkım dedi. Caroline, bende…..! Sonra Efe sözlerine şöyle devam etti. Birkaç ay sonra yaz aylarında sen benim yanıma geleceksin ve İstanbul caddelerinde el elle tutuşup geziyor olacağız. Caroline ise düşünceli ve sessizdi. Ve Efe’nin bu sözlerine bir yanıt vermedi. Caroline ve Efe ertesi sabah hüzünlü gözlerle uyandılar. İyi bir kahvaltının ardından mutfak masasının sandalyelerinde otururken müzik dinliyorlar aynı zamanda Caroline çayını içerken Efe koyu sert kahvesini yudumluyordu. Mutfak penceresi açıktı. Ancak ardı arkası kesilmeden içilen sigaralar kül tablasını izmaritlerle doldurmuştu. Aynı zamanda mutfağı hafif bir duman kaplamıştı. Ama Caroline ve Efe çılgın kadını umursamadan içtiler sigaraları…! Oturduğu sandalyeden Caroline bacaklarını Efe’nin dizlerinin üstüne uzatmıştı. Aynı zamanda telefonda Caroline’ın seçtiği bir şarkı çalarken Caroline ve Efe göz göze gelerek birbirlerine bakıyorlardı. Ve Efe bezen Caroline telefondaki müzik listesinden şarkı seçtiği sıralarda ayaklarını gıdıklıyor bazen de bacaklarına masaj yapıyordu. Bu neşe dolu anlarda Caroline’ın telefonu çaldı. Caroline telefonla konuştuktan sonra Efe’ye tatlı bir gülümsemesiyle şöyle dedi. Aşkım bana gönderdiğin mektup bugün gelmiş….! Efe şaşkın bir ifadeyle şöyle dedi. Sana gönderdiğim mektubu ben unutmuştum. Tatlı bir gülümsemeyle bende dedi Caroline…! Efe mektubumu sana göndereli 6 ay geçti. Aslında mektubum 20 gün içinde senin eline geçmesi gerekiyordu. Efe sözlerine şöyle devam etti. Ama her şeye rağmen ben şuanda mutluyum. Caroline ise şöyle dedi. Biliyorum canım….! Ve şimdi bende çok mutlu oldum. Efe Caroline’na haydi şimdi senin mektubunu birlikte almaya gidelim dedi. Caroline Hayır canım…! Postane buraya çok uzak aynı zamanda vakit çok geç oldu. Ve yarın ben mektubumu kendim alacağım dedi. Efe ise Tamam canım diye yanıt verdi. Neşeyle geçen uzun bir sürenin ardından Caroline ve Efe akşam yemeğini yediler. Efe kendine koyu sert bir kahve, Caroline’na ise bir fincan çay yaptı. Her zaman ki gibi….! Caroline çayından bir yudum içtikten sonra aniden ayağa kalkarak mutfak penceresinin önüne gitti. Yüzünü Efe’den saklamaya çalışıyordu. Ancak Efe Caroline’ın ağladığını anlamıştı. Caroline’nin güzel gözleri kıpkırmızıydı. Efe Caroline’na sarıldı. Ancak Caroline hala Efe’den gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Belki Efe’nin gözlerinden gözyaşı akmıyordu. Ancak kalbi kırıktı. Efe’nin söyleyebileceği fazla bir şey yoktu. Efe sadece şöyle dedi. Bebeğim, yazın biz tekrar birlikte olacağız. Umut dolu bir sözden başka söylenecek bir şey yoktu. Bir süre sonra Efe valizlerini toparlayarak hazırlandı. O akşam Caroline ve Efe erken yatmışlardı. Ancak hüzün dolu gözlerle uyudular. Ertesi sabah erkenden yataktan kalktılar. Efe kendine koyu sert bir kahve, Caroline’na ise bir fincan çay yaptı. Kısa bir süre içinde ev sahibi Dmitriy daireye gelmişti. Caroline ve Efe’nin fincanlarda ki çayı ve kahvesi yarım kalmıştı. Efe dairenin anahtarlarını teslim ettikten sonra Caroline ve Efe bir taksiye bindiler ve havaalanına gittiler. Ancak Caroline ve Efe havaalanında uzun bir süre bekleyişinin sonunda ayrılık vakti gelmişti. Caroline Ve Efe birbirine uzun bir süre sımsıkı sarılırken aynı zamanda tutkuyla dudaklar birbiriyle buluşuyordu..! Efe Caroline’ın yanından sessiz ve yavaş adımlarla ayrıldı. Ancak tekrar tekrar başını geriye doğru çevirerek Caroline’na bakıyordu. Ta ki Caroline göz uçundan kaybolana kadar……!            
Efe’nin gözlerinin önünde anılar canlanmıştı yağmurlu ve soğuk bir İstanbul akşamında…! Şiddetli ve sert esen rüzgârda ağaçlardan düşen solmuş ve kurumuş yapraklar Arnavut kaldırımlarının üzerinde sağ sola savruluşunu izliyordu. Efe…..! Tıpkı fincanlarda yarım kalan çay ve kahve gibi….! Sokak lambasının ışığı Efe’nin ıslanmış paltosunu ve yüzünü aydınlatıyordu. Aynı zamanda Efe’nin kirpiklerinden ve dudaklarından süzülen yağmur damlacıkları ayakkabısının üzerine çarparken hafızalarda son kalan hatıra kırıntıları düşüncelere serpilmiş birkaç harften oluşan iki kelimeydi. Mutlu ol…..! Ancak Efe sol cebinde taşıdığı umuda hiç olmadığı kadar sımsıkı sarılarak sessiz adımlarla yürüyerek eve döndü.
    Bu, sadece masallarda tanışan İki hayali karakterin çılgınca atan kalplerin kısa bir öyküsünden başka bir şey değil…………….

-SON-

5 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş roman türünde dialoglarda akıcı bir şekilde işlenmiş devamı bekliyorum

    YanıtlaSil
  2. SÜrükleyici bir öykü olmuş.. Tebrıkler

    YanıtlaSil
  3. Her öykü gerçek hayatın yansıması değil midir.
    Tebrikler akıcı olmuş👍👍

    YanıtlaSil
  4. Harika bir yazı olmuş..

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

EFSANEVİ ATEŞ SOLUYAN CANAVARLAR

          Merak uyandıran efsanevi canavarlar kadim zamanlarda gerçekten var oldular mı yoksa insanların fantastik düşüncelerden ibaret mi?...

Blogger tarafından desteklenmektedir.